Biyoteknolojik yöntemlerle kendi türü dışındaki bir türden gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilen bitki – hayvan ya da mikroorganizmalara “transgenik” ya da “genetiği değiştirilmiş organizma” denilmekte ve bu ürünler kısaca gdo olarak adlandırılmaktadır. Bu kapsamda, örneğin domuza ait gen domatese, bakteri veya virüse ait gen de bir bitkiye aktarılabilimektedir.
gdo’lu ürünlerin üretilme amaçları konusunda “rivayet muhtelif gdo teknolojisi, tüm dünyadaki açlık sorununa çözüm bulabilmek için üretilmiş: verim artacak, gıda bollaşacak, herkes doyacak!.. Şu kadarını biliyoruz ki, dünyada 800 milyonun üzerinde insan aç. ancak dünyada üretilen gıdalar, aslında tüm dünyayı doyurmak için yeterli. sorun, “efektif talep yetersizliği”. türkçesiyle, g
ıdaya ulaşmak için yeterli paraya sahip olamama. bu bağlamda açlık, üretim yetersizliğinden değil, üretilen gıdanın adil paylaşılmamasından ileri geliyor. gdo’lu ürünlerin üretilme amaçları konusunda “rivayet muhtelif gdo teknolojisi, tüm dünyadaki açlık sorununa çözüm bulabilmek için üretilmiş: verim artacak, gıda bollaşacak, herkes doyacak!.. Şu kadarını biliyoruz ki, dünyada 800 milyonun üzerinde insan aç. ancak dünyada üretilen gıdalar, aslında tüm dünyayı doyurmak için yeterli. sorun, “efektif talep yetersizliği”. türkçesiyle, g
Bir başka amaç, hammaddeden işlenmiş maddeye kadar olan zincirde, çevreye daha az zararlı, besleyici değeri daha yüksek, raf ömrü daha uzun .. ürünler elde etmek. dünyada en çok, yabancı ot ilacına ve zararlılara dayanıklılık ile bunların her ikisine birden dayanıklılık geni aktarılıyor bitkilere. soruna salt “teknik açıdan” bakıldığında, biyoteknolojiyi kullanan ve geliştirenlerin, özellikle son on yılda bu alandaki duyarlılıklarının birden bire arttığı sonucuna varılabilir...
gdo’lu ürünler üzerine çalışmalar, abd kökenli şirketler tarafından başlatılmıştır. tarla denemelerine 1985 yılında alınan gdo’ların ticari anlamda ekimine 1996 yılında başlanmıştır.
bugün tüm dünyada türkiye yüzölçümüne yakın bir alanda transgenik ekim yapılmakta olup, ekim alanlarının % 99’u; abd, arjantin, kanada, çin ve brezilya’da bulunmaktadır.
gdo’lu bitkiler açısından da büyük oranda bir toplanma söz konusudur. dünyada gdo’lu olarak üretilen bitkilerin % 99’unu soya, mısır, kolza ve pamuk oluşturmaktadır. bunların yanında patates, domates, pirinç, buğday, balkabağı, ayçiçeği, yer fıstığı, bazı balık türleri, kasava ve papaya da gdo’lu olarak üretiliyor. muz, ahududu, çilek, kiraz, ananas, biber, kavun” ve karpuzda halen çalışmalar devam ediyor.
Bu ürünlere kapınızı açtığınızda, terminatör tohum teknolojisi ile üreme yeteneği alınmış tohumları, her yıl para vererek yeniden satın almak zorunda kalıyorsunuz. yetmiyor, bu alanlarda kullanılmak için üretilmiş birkaç çeşit kimyasala da bağımlısınız artık. Yukarıda çizilen ana çerçeveden sonra, gdo’lu ürünlerin türkiye üzerine olan etkileri konusuna değinelim;
1 – bu ürünler, 1998 yılından bu yana, hiçbir denetime tabi olmadan, türkiye’ye rahatça girmektedir. örneğin, yalnızca 2003 yılında türkiye 1.8 milyon ton mısır, 800 bin ton soya ithal etmiştir. mısırın % 81’i, soyanın ise % 88’i abd ve arjantin’den gelmiştir; neredeyse tamamı gdo’ludur. türkiye’nin gümrüklerinde, gdo’lu ürün ayrımı yapabilecek laboratuvar altyapısı yoktur. ankara ve bursa’da kurulu laboratuvarlar ile etkin bir denetimin yapılabilmesi olanaksız.
2 – gerek gdo’lu hammaddeden türkiye’de işlenen, gerekse yurtdışından ithal edilen işlenmiş ürünlerden önemli bir kısmı gdo içeriğine sahip. mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakkaroz, fruktoz içeren gıdalar; bisküvi, kraker, kaplamalı çerezler, pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdalar ile pamuk gdo’lu olma riski taşıyan gıdaların başında geliyor.
sadece mısırdan üretilen ve çeşitli gıdalarda “bileşen” veya katkı maddesi olarak kullanılan yan ürün sayısı 700’ü, soyadan üretilen türevlerinin sayısı ise 900’ü buluyor. yani bu yan ürünleri içeriğinde kullanan her bir işlenmiş ürünün gdo’lu olma riski bulunuyor.
3 – en korkuncu, en son anlaşıldı: türkiye’de 20’ye yakın ilin pazarlarında alınan domates ve patateslerin de gdo’lu olduğu saptandı. bunların hemen tümü, türkiye’ye kaçak yollarla giren gdo’lu tohumların hiçbir denetime tabi tutulmadan tarlalarda – seralarda ekilmesi sonucunda üretiliyor.
Herkese sağlıklı ve zilepekmezi kadar tatlı bir hayat dilerken ; %100 doğal ve katkısız ürünlerimizi tüketmenizi Tavsiye ediyoruz.
Kaynak: http://www.zilepekmezi.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
Saygılar, Sevgiler...
Hüseyin Dikmen